Savaşan Devletler (MÖ 476-221)
Zhoular'ın doğuya taşınmasından sonra, hükümdarlar kendi otoritelerini tekrar tesis edemediler. Merkezi otorite yitirildi. Durum o kadar vahimdi ki, vasallar hükümdarlarından daha büyük bir askeri gücü vardı. Zhou hanedanını ayakta tutan tek şey Gök'ün Oğlu sayılmaları sebebiyle saygı duyulmalarıydı. Zhoular bu dönemde, askeri güçlerinin çoğunu yitirmiş ve otoritesi sarsılmış sembolik hükümdarlardı. Fakat bu durum böyle kalmadı ve zaman geçtikçe var olan otorite daha da fazla güç kaybedecekti. MÖ 335'e gelindiğinde, birçok vassal Gök'ün Oğlu'nun otoritesini tamamen tanımayarak, kendilerini bağımsız ilan ettiler. 100'den fazla kurulan bağımsız devlet, ejderha tahtı için kendi aralarında mücadele ettiler, ta ki geriye 7 büyük devlet kalıncaya kadar: Qin, Han, Wei, Zhao, Qi, Chu ve Yan.
Çin - MÖ 260
Dük Huan ve başbakanı Guan Zhong liderliğindeki Qi Devleti, ekonomik gücü ve askeri becerisiyle tanınmış bir güç haline gelmişti. Güneyin en güçlü ve kültürel açıdan en zengin devleti Chu da önemli bir aktördü. Askeri reformlarıyla bilinen Zhao devleti ise, süvari taktikleri benimseyen Kral Wulling gibi yetenekli liderler tarafından yönetiliyordu. Marquis Wen ve Marquis Wu gibi yöneticilerin yönetimi altındaki Wei Devleti de hukuk ve yönetim alanında önemli ilerlemeler kaydetmişti. Yan devleti, coğrafi olarak kuzeydoğuda izole edilmiş bir bölgede olmasına rağmen, Kral Zhao döneminde önemli bir güç haline gelmişti. Hanlar ise çağdaşlarına göre daha küçük bir devlet olmasına karşın, karmaşık güç dengelerinin olduğu bu zaman diliminde önemli bir oyuncuydu. Son olarak Qin devleti de Shang Yang reformlarıyla askeri anlamda inanılmaz güçlenmiş, Qin Shi Huang döneminde ise üstünlük ele alınmış ve savaş, Qin'in nihai hakimiyetinin kurulmasıyla sonuçlanmıştı.
Sun Tzu (MÖ 544-496)
Varlığı akademisyenlerce tartışmalı olsa da bu dönemin en sembolik ismi daha sonraları Tzu (usta) payesiyle tarihe geçecek olan Sun Wu'ydu. Sun Tzu hakkında oldukça kısıtlı bir bilgiye sahip olsak da Qi devletinde dünyaya geldiği ve Wu devletinde subay olarak hizmet verdiği varsayılıyor. Önemli savaşlara katılmış, bu dönemin entrikasına ve savaş hilelerine şahitlik etmiş, tecrübe ve deneyimlerini ve savaşı da taozist prensiplerle ele alarak yazıya dökmüştür. Ona atfedilen 13 bölümden oluşan Savaş Sanatı (bazı parçalar sonradan eklenmiştir), yüzyıllar boyunca kendisinden sonraki generallere ilham olmuştur. 3 krallık döneminin en önemli generallerinden Zhuge Liang, Çin iç savaşında komünistlerin zaferiyle taçlandıran Mao Zedong gibi Çinli takipçileri olsa da, 20'yy da Çin'i küçük düşürücü bir hezimete sokan ve işgal eden Japonlar, Fransa İmparatoru olarak neredeyse bütün Avrupa ile savaşan Napolyon Bonapart, 2.Dünya Savaşı generallerinden MacArthur ve Erwin Rommel gibi liderler de bu kitaptan etkilenmişti. Günümüzde bile değerini aynı şekilde koruyan Savaş Sanatı, istihbarat, savaş tarihi gibi alanlarda ders kitabı olarak okutulmaktadır.
Sun Tzu'nun Japonya'daki Heykeli
Sosyal Gelişmeler
Savaş döneminde göçebe topluluklardan etkilenen kuzeydeki devletler, süvari birlikler oluşturdu. Bu durum atların üzerine binebilmek için, o dönemin popüler giysisi olan uzun eteğin bırakılıp pantolon giyme kültürünün oluşmasına neden oldu. Süvari birliklerinin yaygınlaşması, daha büyük piyade ordularının kurulması ve tatar yayının icadı (daha sağlam zırh yapılmasına teşvik etti) demir ihtiyacını arşa çıkardı. Demir kullanımın yaygınlaşması savaşları hiç olmadığı kadar ölümcül yaparken, aynı zamanda değerli metallerin önemini artırdı. Bu dönemin diğer bir önemli gelişmesi ise, para birimi olarak deniz kabuğunun yetersiz hale gelmesidir. İnsanlar, deniz kabuğu yerine kemikten, taştan ve tunçtan replikalarını yapmaya başladılar. Ancak bu da yetersiz geldi ve metal sikke kullanımına geçildi ve böylelikle para ekonomisine ilk geçiş başlamış oldu.
Yüz Düşünce Okulu
Geçen bölümde bahsettiğimiz gibi, bu dönemin kaotik ortamı insanları yeni arayışları aramaya itmiş ve Yüz Düşünce Okulu olarak bilinen olguda varoluşun doğası sorgulanmıştır. Yüz temsili bir sayıdır ve pek çok okulun olduğunu ifade eder. En bilinen öğreti Konfüçyüslüktü. Konfüçyüsçülük hakkında bilgi almak isteyenler blogumdaki "Buda-Konfüçyüs- Sokrates" yazıma göz atabilirler. Konfüçyüslükten sonraki en popüler fikir Taoculuktu. Taoculuk, Konfüyüsçülüğün aksine dünyevilikten uzak bir görüştü. Taocular, uygarlığı tüm acıların kaynağı olarak görür ve doğanın akışına uyum sağlayarak içsel huzuru bulmayı amaçlar. İnsanın yarattığı her şey kötüydü, onların kurumları ve ilerleme mücadelesi ( insanın hırsını ve bencilliğini yansıtır) de. Taoculun en bilinen sembolü olan Yin-yang'ta, Ying karanlık tarafı temsil edeken, Yang aydınlık tarafı temsil eder. Her karanlık tarafın içinde bir iyilik çıkabileceği gibi, her aydınlık tarafın içinden de bir kötülük çıkabilir yani her şey bir dönüşüm içindedir. Biz de insan olarak doğanın çizdiği bu dengenin içindeyiz. Bu dengeyi gözetmeli ve doğaya uyumlu bir şekilde yaşamalıyız. Bazı Taocular, "dingincilik" öğretisini izleyerek tamamen toplumdan kendilerini soyutladılar. Bazıları ölümsüzlük arayışına giriştiler ve böylelikle önemli buluşlara imza attılar. Taoculuk, içerdiği pasifist düşünce sayesinde, savaş gibi kaotik dönemlerde daha fazla popülerlik kazanmıştır.
Yin-Yang Sembolü
Diğer bir önemli okul ise Meşruiyetçilerdi. Meşruiyetçiler, insanın doğasının esasen kötü olduğunu ve bunu ancak yasa egemenliği ve otoriter asayişle dizginlenebileceğini savundular. Bundan dolayı, güçlü bir merkezi ve mutlak bir devlet otoritesini desteklediler. Toplumun devlet için varolduğunu, devlet bünyesindeki herkesin üretken olmasını ve devletin bunu garanti edebilmesi için baskının meşru olduğunu, müzik, felsefe ve tarih öğretiminin de yozlaştırıcı olduğuna inandılar. Bu ekol Qin Hanedanı üzerinde büyük bir etki bıraksa da, Çin'de Mao Zedong döneminde tekrar popüler olmuştur.
Qin Hanedanı (MÖ 221-206)
Qin Hanedanı (MÖ 221-206)
Qin (chin diye seslendirilir) Devleti, kuzeybatıda, Wei Nehri vadisi dolayında kurulmuş ve ismini Çin'e veren bir devletti. Sulamanın gelişmesi vasıtasıyla refaha kavuşmuştu. Komşu göçebelerle başa çıkabilmek için, onlar gibi süvari birlikler oluşturmuşlardı. Qinler, Zhoular 'ın çöküşünden dersler çıkartarak Meşruiyetçi felsefeyi benimsediler ve Meşruiyetçi düşünce okulunun önderlerinden Shang Yang'ı MÖ 361'de başbakan olarak atadılar. Yang'ın reformları sayesinde askeri diktatoryel bir rejim ve oldukça güçlü bir merkezi devlet kuruldu ve feodalizm giderek silindi.. Aristokrat ailelerin gücü kırılıp, askeri bir zümre oluşturuldu. Atamalar, askeri başarılara göre yapıldı ve tüm halk askerileştirildi. Mertebesi ne olursa olsun herkes, tarımda veya dokumacılıkta çalışmak zorundaydı. Çalışmaktan kaytaranlar köle yapılıyordu. Yang'ın reformları çok sert olmasına rağmen, askeri anlamda çok güçlü Sparta usulü bir devlet ortaya çıkartmayı başarmıştı. Qin kralı Zheng, MÖ 221'de tüm Orta Krallığı tek çatı altında toplayarak Qin Shi Huang (ilklerin imparatoru) unvanını alarak imparator oldu.
Qin Shi Huang
Huang, üç başarısız suikast girişimine maruz kaldı. Bundan dolayı ölümden kaçınmayı takıntı haline getirdi. Bunun için birçok kişiyi görevlendirdi. Kendisi için hazırlanan pek çok iksir içti. Ancak tükettiği kimyasallar yüzünden ölümde kaçmak yerine, ölüme daha çok yaklaştı ve MÖ 210'da öldü.
Huang'ın varisi Prens Fusu, babası gibi meşruiyetçi ve otoriter değildi. Başbakan Li Si ve kudretli saray baş hadımı Zhao Gao, Fusu'nun tahta geçmesiyle kendi konumlarını kaybedeceklerinden korkuyorlardı. Sanki Huang'a ait olan ve içinde intihar etmesini söyleyen düzmece bir mektup hazırladılar. Prens Fusu mektupta yazılana itaat edince, 21 yaşındaki küçük kardeşi Qin Er Shi tahta geçti. İmparator, baş hadımın kuklasıydı. Eski ortağı Li Si'ye kumpas kurarak onu idam ettirdi. Zhao Gao, imparatorun kimseye görünmemesini ve kimseyle konuşmamasını tembihleyerek sadece kendisine danışmasını sağlıyordu. İkinci İmparator çok daha acımasızdı. En ufak tefek suçların bile cezası idamdı. Birçok prensi öldürdü veya hapse attırdı. Halkın durumu gittikçe kötüleşiyordu. İsyanlar çıkmaya başladı. Liu Bang önderliğindeki isyancı ordusu başkent Xianyang'ı ele geçirirken, Xiang Yu da ana Qin ordusunu yenilgiye uğrattı. Qin hakimeyeti yalnızca 15 yıl dayanabilmişti. İki isyancı lider arasındaki çekişmeyi Liu Bang kazandı ve Han Hanedanı'nı kurdu.
Kaynakça:
Gordon Kerr, Kısa Çin Tarihi, Say Yayınları 2.Baskı syf. 30-38
https://www.worldhistory.org/Warring_States_Period/
https://www.historyskills.com/classroom/year-7/warring-states/
Andrew Roberts, Eski Çağ'ın Büyük Komutanları, Kronik Yayınları 3.Baskı, syf. 71-79
https://www.worldhistory.org/Sun-Tzu/
Hlavatý, Jozef; Ližbetin, (1 Ocak 2021). "The Use of the Art of War Ideas in the Strategic Decision-making of the Company"
Andrew Marr's History of the World (2012), 2. Bölüm
https://www.worldhistory.org/Qin_Dynasty/
Yorumlar
Yorum Gönder