Ana içeriğe atla

Seçim Özeti 2024 - 1 ( Zafer Partisi Neden Bekleneni Veremedi? )

2024 yerel seçimleri bitti. Seçim sonuçları herkes için çok şaşırtıcı oldu. Chp 50 yıl sonra ilk kez birinci parti oldu. Bu seçim sonuçları üzerine partiler bazında kendi görüşlerime yer vereceğim.

Zafer Partisi
Seçimden önce yeniden refahın ve zafer partisinin patlama yapılacağı tartışılıyordu fakat seçimlerden sonra zaferin oyu önceki seçime göre pek artmadığı gözlemlendi. Bunun nedenlerine kendimce cevaplar vereceğim. 
1) Zafer partisinin en büyük iddiası 3.bir yol açmak fakat bunun için fazlasıyla sentralize bir parti. 2002 yılında Akp kurulduğunda her partiden beyni kendi partisi etrafında toplamış büyük bir kadro kurmuştu. Bu da halk tarafından daha kolay bir yeni yol iddiasının sahiplenilmesine ve Akp'ye büyük bir ivme kazandırmasına neden olmuştu. Eğer bir şeyleri değiştirme iddiasında bulunuyorsanız buna uygun kadronuz olduğunu kanıtlamanız gerek. Selefi İyi parti bile kurulurken, Mhp'den büyük bir kadro kopuşu olmuştu ve ilk seçimde %10 gibi oy oranına ulaşmıştı. Zafer partisi bu anlamda eksik kalmış ve bunu halka gösterememiş gibi duruyor.
2) Aynı şekilde tek bir kişiye sıkışık kaldığı için kurumsal bir kimliğe bürünemiyor. Tek bir kişinin varlığı partide, parti içi demokrasinin de varlığının hissedilememesine neden oluyor. Buna mukabil olarak da demokrat oylarını çekmekte güçlük çekiyorlar. Partinin de genel olarak tek bir konuya odaklanması, demokrat söylemlerin geri planda kalmasına ve kötü şöhretin derinleşmesine sebep oluyor.
3) Zafer partisinin aşırı devletçi söylemleri var. Özellikle beka vurgusunu çok sık yapıyor. 2023 seçimlerinden önce Ümit Özdağ, seçimi kazanırlarsa hataları daha hızlı düzeltebilmek için 5 yıl daha cumhurbaşkanlığı sistemi ile devam edeceklerini söylemişti. Daha yeni kurulmuş ve sistemi değiştirecek kadar halk gücünü arkaya toplayamamış bir partinin, seçmenlerden kendisine tam olarak güvenmesini ve muhaliflerin eleştirdiği tek adam rejimini hataları daha hızlı düzeltmek şartıyla devredilmesini istemesi adeta aydın despot olmayı talep etmek, halka büyük bir güvensizlik duygusu yarattı. Erdoğan'ın hatalarını Erdoğan gibi davranarak çözme isteği, özellikle muhalif seçmenlerin Erdoğan'ın otokrat liderliğine karşı; demokrasi, sivil haklar ve özgürlük gibi kavramlar altında konsolide olmuşken bu tavır ve bunu belli eden söylemler muhalif seçmenleri korkutuyor. Daha belli bir başarı göstermeden ve halkın güvenini kazanmadan bu kadar büyük talepler de bulunmak siyasi strateji hatalarından biri olduğu kanısındayım.
4) Yıllarca Türkiye'de Erdoğan'ın yarattığı bir siyasi çizgi içerisindeydik. Bu siyaset güçlü lider olgusunun yoğun hissedildiği ve hitabete dayalı bir çizgiydi. Erdoğan'ın muhalifleri bu hegemonya içerisinde siyaset yapıyorlardı. Bu da Erdoğan'ın en güçlü ve yetenekli olduğu alanda siyaset yapmasına ve kural koyan olarak da siyasi manevraları belirleme şansı veriyordu. Erdoğan'ın kutuplaştıraçıcı siyaseti aynı zamanda kendi yarattığı siyasi ortamda onun güçlü liderlik olgusunu pekiştirmesinde muhaliflere kıyasla büyük bir artı verdi. İmamoğlu ile birlikte son yıllarda Chp, Erdoğan'ın yarattığı bu çizgiye alternatif yol açabildi. İmamoğlu'nun siyaset yapış şekli genç Chp'li ve genç Akp'li siyasetçileri (ör. Hamza Dağ) de etkilemiş gözüküyor. Halkla iç içe olan, yakın temaslar kuran, halkçı ve bütünleştirici söylem kuran ve kişi yerine il ve ilçe teşkilatların siyasi propaganda da daha aktif yer aldığı yeni bir siyasi düzen açıldı. Özgür Özel'in seçim zaferinden sonra seçmenlere size yapılanları unutun ve sakince kutlayın demeci ve İmamoğlu'nun Saraçhanede Erdoğan'ı yuhlamak isteyen destekçilerini susturması bu siyasetin gözle görülür etkilerinden biridir. Bu siyaset yıllarca şehirli ve elitist bir parti olarak yaftalanan Chp'yi Ecevitçi çizgiye yaklaştırmıştır. Bana göre son seçimde Chp'nin en büyük başarısı bu idi. Hitabete dayalı siyaset yerine halkçı siyaset güçlenmiştir. Erdoğan'ın seçimden önce oy yoksa hizmet yok benzeri söylemleri, seçimden sonra ise bütünleştirici bir konuşma yapmasını bunu fark ettiğine bağlıyorum. Zafer partisine geri dönersem eğer, Ümit Özdağ'ın siyaset yapış şekli kesinlikle eski düzene daha yakın. Kendisini sevmeyenler tarafından sıklıkla Erdoğan benzeşmesi yapılmasının altında ki neden budur. Halk eski siyasi aktörlerden sıkılmış ve yeni bir yol ararken, Özdağ'ın eski siyasi düzende hareket etmesi, halk tarafından yeterince teveccüh görmemesine neden oluyor.
5) Yeniden refahın en büyük gücü teşkilatı idi. Yeni kurulmuş bir parti olsada üye sayısında 3.parti konumuna gelmiştir. Zafer partisi teşkilat konusunda çok zayıf. En büyük gücü sosyal medya ve hedef kitlesi de gençler ancak görünen o ki Türkiye'de gençlerin siyasete etki gücü şu an itibarıyla çok zayıf. Dünya trendine baktığımız zaman gençler de yükselen bir apolitiklik dalgası var. Belki de yanlış ata oynadı. Uzun vadede daha iyi bir hamle olabilir, ancak kısa vadede bir şeyleri değiştirmek için hatalı bir hamle gibi görünüyor. Bir genç olarak kendi gözlemim, gençlere güvenip de yola çıkan yeni siyasi aktörler ve partilerin hepsi büyük hayal kırıklıkları yaşadı.
6) Zafer partisini uzunca eleştirsem de zaferin açtığı yolun devam edeceğini düşünüyorum çünkü Zafer partisini var eden sorun hala mevcut ve git gide derinleşiyor. Bu durum onlarım hem en büyük itici gücü hem de en büyük zaafları zira mülteci meselesini Zafer partisi gibi başka bir parti özellikle ana akım partiden biri sahiplenirse, Zafer partisini var eden sorun ellerinden gitmiş olacak ve o zaman Türkiye'de Zafer partisinin gerekliliği sorgulanmış olacak bundan mütevellit çok kırılgan bir parti olduklarını söylebiliriz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çin Tarihi - 6 ( Tang Hanedanı )

Tang Hanedanı (618-907) Tang Hanedanlığı, Han gibi Çin'in altın dönemlerinden biridir. Tang Hanedanı, Sui'lerin ve İmparator Wen'in bıraktığı miraslar ve kurumlar ışığında Çin tarihinin ikinci büyük emperyal gücü oldu. Tang Hanedanı devraldıkları kurumları daha da geliştirerek zirve noktasına ulaştırdı, Tang döneminde geliştirilen kurumların ve kültürel ilerlemelerin, hala günümüz Çin'inde etkisini gözlemlemek mümkündür. Tang Hanedanı ve Komşu Ülkeler Tang Hanedanlığının Yükselişi Uyguladığı politikalarla ülkeyi ekonomik iflasa sürükleyen Sui Hanedanının 2. İmparatoru Yang'ın suikasta uğramasının akabinde Sui Hanedanlığı parçalanma dönemine girdi. Her vilayette kendi hakimiyetini kurmaya çalışan askeri önderler ortaya çıktı. Bunlardan biri de Tang Dükü Li Yuan'dı. Başarılı bir komutan ve stratejist olan Li Yuan, başkenti ele geçirdi ve Sui Hanedanlığına son verdi. Tang Hanedanlığını kurarak Gaozu adını alarak imparator oldu. 621'de Çin'in doğusunu, 624...

Özgürlükten Metalaşmaya

Feminizm, modern çağın en etkili özgürlük hareketlerinden biri olarak tarihe geçti. Kadınların siyasal, hukuki ve ekonomik alanda erkeklerle eşit haklara sahip olmasını sağlama konusundaki katkıları inkâr edilemez. Özellikle bilim dünyasında, kadın bakış açısının sosyal bilimlere taşınması; iktisat, sosyoloji ve uluslararası ilişkiler gibi disiplinlerde egemen anlatıların yeniden değerlendirilmesini sağladı. Güvenlik, emek, değer, güç ve beden gibi kavramlar, bu sayede daha çok yönlü ve insani bir bakış açısıyla ele alınmaya başladı. Ancak zamanla, özellikle de kitleselleşmesiyle birlikte, feminist hareketin entelektüel iç tutarlılığı zayıflamış; tek yönlü varsayımlar ve kolaycı anlatılarla şekillenen bir ideolojik kalıba dönüşmüştür. Bu yazı, feminizmin tarihsel başarılarını reddetmeden; fakat onun eksik bıraktığı, görmezden geldiği ya da çelişkili şekilde konumlandırdığı noktaları sorgulamayı amaçlamaktadır. Feminist kuramın, toplumsal cinsiyet rollerinin sadece kültürel şartlanmalar...

Çin'in Küreselleşmesi ve Sonrası 1 - İleri Atılım

 Çin bilindiği üzere yıllarca komünizm ile yönetilmiş, bugün de dahil adı Çin Komünist Partisi olan tek partili bir rejim tarafından yönetilen bir ülkedir. Fakat parti aynı olsa bile Komünist Çin'in kurucusu olan Mao'nun ölümüyle birlikte, ülkenin çehresi 1978'den bu yana oldukça değişmiştir. Mao iç savaş sürecinde, ülkenin Japon işgaline karşı merkezi hükümetle birlikte işgale karşı direniş göstermiş olsa da merkezi hükümetin işgal sırasında zayıflamasından faydalanmış ve Sovyetlerin de desteğini alarak savaş sonrası 1949 yılında Tayvan dışında ülkeyi komünist bir rejim etrafında birleştirmeyi başarmıştır. Ancak Sovyetlerle birliktelik kalıcı olmamış, Mao müteakiben yeni Sovyet lideri Kruşçev'in emperyalistlere karşı yumuşak tavrından ve Sovyetlerin, Tibet işgalinde Çin'e destek vermemesinden dolayı Sovyetlere olan inancını kaybetmişti. Sovyet modelinden giderek uzaklaşarak kendi kafasındaki komünizmi uygulamaya geçirmeye çalıştı. Çin'in Tayvan üzerinde agresif...