Ana içeriğe atla

Rus Tarihi - 1 (Kuruluş ve Ortodoksluğun Kabul Edilişi)

Ruslar Türkler'e benzer şekilde sürekli batı ve doğu arasında sıkışıp kalmış bir millettir. Zaman zaman Rusya'da avrupacılık yükselirken ( Sovyetler Birliği çöküşü sonrası), zaman zaman avrupalılığı reddetmek ana trend olabiliyor. Putin'den sonra özellikle 2014 ambargosu sonrası kendisini avrupalı olarak gören Ruslar'ın sayısında ciddi bir azalma var ve bu durum Rus tarihinin anlatım şeklini de etkiliyor. Rus tarihinin en eski yazılı kaynağı olan geçmiş zamanların öyküsünde Rusya'nın kuruluşu anlatılıyor. Kaotik bir düzen içerisinde ve barbar olarak nitelendirilen Rus slavları kendi aralarında sürekli mücadele ediyorlardı bu durumdan sıkılan Rus halkı kendilerini yönetmeleri için Varlagları (Vikingler) çağırıyor. Varlaglar bu davete icabet edip toprakları yönetmeye başlıyor fakat şunu belirtmek gerekir ki, geçmiş zamanların öyküsü Varlaglar etkisinde yazılmıştır bu yüzden tamamen objektif bir kaynak değildir. Rus köklerini avrupaya dayandırmak isteyen avrupa yanlısı tarih anlatımında bu hikaye baz alınarak Rusya'nın avrupadan bağımsız bir yol izlenemeyeceği savunulur. Avrupalılığı reddeden muhafazakar milliyetçi tarih anlatımı buna karşı çıkar ve Viking öncesi Rusların da medeni olduğunu savunurlar. Onlara göre Rusya hiçbir zaman avrupalılara koşulsuz teslimiyey altına girmemiştir. Her zaman şanlı bir tarihe ve gurur duyulması gereken slav kökenleri olduğunu iddia etmişlerdir ve bu doğrultu da avrupadan bağımsız bir yol izlenilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Rus isminin kökenlerinin bile Vikinglere dayandığı tahmin edilince Viking etkisi küçümsenemez. Varlag lideri Rurik 860 yılında Kiev Dükalığını kurmuştur. Onun halefi Oleg, toprakları genişletmiş ve 882 yılında Kiev'i ele geçirmiştir. Rusya'da gerçekten hakimiyeti sağlamış, slav kabilelerini tek çatı altında toplamayı başarmış ve düzeni tahsis etmiştir.

           (Doğu Slav Kabileleri ve 
            Kiev Knezliği 860-1241)

Oleg'den sonra Rurik'in oğlu İgor tahta geçti. Hazarlar ve Bizans ile mücadele etti. Oleg'den sonra haraç vermeyi reddeden Drevlianlara, 945 yılında haraç toplamak için sefere çıktı. Bu sefer sırasında Drevlianlar tarafından işkenceyle öldürüldü. İgor'un eşi Olga bu ani ölümün karşısında hanedanlığın dağılmasını engelledi. Kendi oğlu Syvatoslav'ı tahta geçirdi ve uzun süre ülkeyi naip olarak yönetti. İlk işi kocasını öldüren Drevlianlardan intikam almak oldu. Oradaki hakimiyeti sağladı ve çok sayıda Drevlianlıyı öldürdü. Olga hükümdarlığı döneminde hristiyanlığa geçiş yapmıştır bu sebeple Rus tarihindeki ilk hristiyan hükümdar olarak kabul edilir. Neden hristiyan olduğu tam olarak bilinmesede Bizans desteğini almak gibi politik nedenlerden olduğu tahmin ediliyor. Oğlu Syvastovlav belli bir olgunluğa erişince de tahtı ona bıraktı. Syvastovlas annesinin aksine sıkı bir şekilde pagan inançlarına bağlıydı ancak annesine de büyük bir saygısı vardı. 969 yılında Olga ölünce, annesinin vasiyeti üzerine hristiyan geleneklerine göre gömülmesine izin vermiştir. Syvastovlas oldukça savaşçı bir kraldı. Hükümdarlığının önemli bir kısmını savaşlarda geçirmiştir. Yaptığı seferlerle Hazarların ve Bulgarın gücünü önemli ölçüde kırmıştır. Sınırlarını tuna nehrine kadar genişletmeyi başarmıştır fakat 972 yılında Peçeneklerin baskını sonucu öldürülmüştür.
          Olga ( Kiev Prensesi ) 890 - 969

Syataslov'un ani ölümü sonrası krallık oğulları arasında 3'e bölündü. İlk oğlu Yarapolk krallığın güneyini ve Kiev şehrini yönetiyordu. Kardeşleri arasında hem tarım açısından hem ticaret açısından zengin bölgeleri yönetiyordu. İkinci oğlu Olesk ise krallığın batısı Drevlian topraklarını yönetiyordu. Son oğlu Vladimir ise krallığın kuzeyi Novgrod ve çevresini yönetiyordu. Bu taht mücadelesinde zengin toprakları yönetmesi sebebiyle Yarapolk avantajlıydı ancak bunu bilen Vladimir, akrabası olan Norveç kralı sayesinde İskandinavyadan Viking savaşçılarını getirdi. Viking savaşçılarının gücü sayesinde tahtı ele geçirdi ve tekrardan Rus birliği sağlanmış oldu. Vladimir pagan inanca sahipti ancak Rus krallığı Hristiyan ve Müslüman ülkelerin arasında, iki ibrahimi din arasında sıkışıp kalmıştı. Rusyanın pagan olması onu dış politikada yalnızlaştırıyordu. İtil Bulgarları müslümandı. Rusyanın doğu komşusu olarak sıkı bir ticaret ilişkileri vardı ve Vladimer'e müslüman olması için heyet göndermişti. Farklı görüşler olsa bile Rusya'da Müslümanların azınlık olması ve İslamın domuzu ve içkiyi (Rus halkının yeme içme kültüründe çok önemli bir yere sahiptir) haram etmesinden dolayı, Vladimir müslümanlığa sıcak bakmadı. Öte yandan Hristiyanlık özellikle güney bölgelerinde olmak üzere gözle görülür bir varlığa sahipti. Pagan inancın önüne çıkmasına izin verilmese bile Hristiyanlar kendi ibadetlerini yapabiliyor ve kiliseler açabiliyordu. Rus tarihinin efsaneleşen ismi Olga'nın da Hristiyan olması. Hristiyan dinine daha fazla saygı duyulmasına neden oluyordu. Bu sebeplerden dolayı Vladimir, Müslümanlıktan ziyade Hristiyanlığın daha tercih edilebilir olduğunu düşünüyordü ve bu sıralarda Bizans İmparatorluğunda isyanlar çıkmıştı. Bizans imparatoru 2.Vasilis bu isyanları bastırabilmek için Vladimir'den askeri destek istedi. Bu desteğe karşılık para ve kız kardeşi ile evlilik teklifi etti ancak kız kardeşi ile evlenebilmesi için Hristiyan olma şartını koydu. Vladimir bu fırsatı geri çevirmedi ve halk tarafından sevilmeyen, kaba saba davranışları olan ve Hristiyanlıktan nefret eden elindeki Viking savaşçılarını imparatora yardıma gönderdi. Böylelikle Viking desteği ile başa geldiği için sürekli iç politikaya karışan, baskı altında tutulan ve ileride Hristiyanlığa geçtikten sonra sıkıntı çıkaracak olan Vikingleri ülkesinin dışına atabilmişti. Vikingler ise yeni yağmalanacak yerler bulmuştu. Bu Viking savaşçıları daha sonra Vareng muhafızlıkları olarak İmparatorlukta görev yapmaya devam etmişlerdir. Günümüzde Sultanahmet'te bu Viking savaşçılarının izi görülebilmektedir. Bu koşullar sayesinde hem Bizanslılar hem Vladimir hem Vikingler için kazan kazan durumu vardı. Vladimir antlaşmanın koşulu olarak vaftiz olarak Hristiyan olmuştu. 2.Vasilus ise gelen yardım ile isyanı bastırmayı başarmıştı lakin kendini güvende hissettiği bu zamanlarda kız kardeşini evlendirmekten vazgeçti. Hanedanlığının gücünü yabancı biri ile paylaşmaktan çekiniyordu. Bunun üzerine aldatılmış hissedilen Vladimir, ordusunu toplayıp Bizans'ın üzerine yürüdü. Kırım'ı işgal etti bunun sonucu olarak 2.Vasilus kız kardeşi Anna'yı evlenmesi için Vladimir'e gönderdi. Vladimir Kırım'dan çekildi. Çekilirken Kırımlı piskoposları, din adamları ve din kitaplarını yanında götürdü. Halkını çok çabuk Hristiyanlığa adapte etmek istiyordu. Kiev'e geldiğinde bu din adamlarıyla birlikte halkını Dinyeper nehrine götürdü ve vaftiz edilmesi talimatını verdi. Vladimir paganizmden kalan putları yıktırdı ve pagan tapınaklar kiliseye dönüştürüldü. Vladimir'den önce de belli bir güce ulaşmış olan Hristiyanlık, ülke içinde hızlıca yayıldı. Novgrod'da küçük bir pagan ayaklanması dışında, Vladimir ülkesinin rotasını hasarsız bir şekilde dönüştürmüştü. Yapılan antlaşmaya göre Bizans'ın Rusya'nın içişlerine karışmasını engellemek için İstanbul'dan gayri, tam bağımsız bir Rus Ortodoks Kilisesi kuruldu.
(Kiev'deki Dinyeper nehrine bakan Vladimir heykeli. Rus halkı tarafından Büyük Vladimir olarak bilinir aynı zamanda Ukrayna'nın ulusal kahramanıdır.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çin Tarihi - 6 ( Tang Hanedanı )

Tang Hanedanı (618-907) Tang Hanedanlığı, Han gibi Çin'in altın dönemlerinden biridir. Tang Hanedanı, Sui'lerin ve İmparator Wen'in bıraktığı miraslar ve kurumlar ışığında Çin tarihinin ikinci büyük emperyal gücü oldu. Tang Hanedanı devraldıkları kurumları daha da geliştirerek zirve noktasına ulaştırdı, Tang döneminde geliştirilen kurumların ve kültürel ilerlemelerin, hala günümüz Çin'inde etkisini gözlemlemek mümkündür. Tang Hanedanı ve Komşu Ülkeler Tang Hanedanlığının Yükselişi Uyguladığı politikalarla ülkeyi ekonomik iflasa sürükleyen Sui Hanedanının 2. İmparatoru Yang'ın suikasta uğramasının akabinde Sui Hanedanlığı parçalanma dönemine girdi. Her vilayette kendi hakimiyetini kurmaya çalışan askeri önderler ortaya çıktı. Bunlardan biri de Tang Dükü Li Yuan'dı. Başarılı bir komutan ve stratejist olan Li Yuan, başkenti ele geçirdi ve Sui Hanedanlığına son verdi. Tang Hanedanlığını kurarak Gaozu adını alarak imparator oldu. 621'de Çin'in doğusunu, 624...

Özgürlükten Metalaşmaya

Feminizm, modern çağın en etkili özgürlük hareketlerinden biri olarak tarihe geçti. Kadınların siyasal, hukuki ve ekonomik alanda erkeklerle eşit haklara sahip olmasını sağlama konusundaki katkıları inkâr edilemez. Özellikle bilim dünyasında, kadın bakış açısının sosyal bilimlere taşınması; iktisat, sosyoloji ve uluslararası ilişkiler gibi disiplinlerde egemen anlatıların yeniden değerlendirilmesini sağladı. Güvenlik, emek, değer, güç ve beden gibi kavramlar, bu sayede daha çok yönlü ve insani bir bakış açısıyla ele alınmaya başladı. Ancak zamanla, özellikle de kitleselleşmesiyle birlikte, feminist hareketin entelektüel iç tutarlılığı zayıflamış; tek yönlü varsayımlar ve kolaycı anlatılarla şekillenen bir ideolojik kalıba dönüşmüştür. Bu yazı, feminizmin tarihsel başarılarını reddetmeden; fakat onun eksik bıraktığı, görmezden geldiği ya da çelişkili şekilde konumlandırdığı noktaları sorgulamayı amaçlamaktadır. Feminist kuramın, toplumsal cinsiyet rollerinin sadece kültürel şartlanmalar...

Çin'in Küreselleşmesi ve Sonrası 1 - İleri Atılım

 Çin bilindiği üzere yıllarca komünizm ile yönetilmiş, bugün de dahil adı Çin Komünist Partisi olan tek partili bir rejim tarafından yönetilen bir ülkedir. Fakat parti aynı olsa bile Komünist Çin'in kurucusu olan Mao'nun ölümüyle birlikte, ülkenin çehresi 1978'den bu yana oldukça değişmiştir. Mao iç savaş sürecinde, ülkenin Japon işgaline karşı merkezi hükümetle birlikte işgale karşı direniş göstermiş olsa da merkezi hükümetin işgal sırasında zayıflamasından faydalanmış ve Sovyetlerin de desteğini alarak savaş sonrası 1949 yılında Tayvan dışında ülkeyi komünist bir rejim etrafında birleştirmeyi başarmıştır. Ancak Sovyetlerle birliktelik kalıcı olmamış, Mao müteakiben yeni Sovyet lideri Kruşçev'in emperyalistlere karşı yumuşak tavrından ve Sovyetlerin, Tibet işgalinde Çin'e destek vermemesinden dolayı Sovyetlere olan inancını kaybetmişti. Sovyet modelinden giderek uzaklaşarak kendi kafasındaki komünizmi uygulamaya geçirmeye çalıştı. Çin'in Tayvan üzerinde agresif...