Ana içeriğe atla

Minos Uygarlığı

Minos uygarlığı anadoludan gelen göçmenlerle girit adasında kuruldu. O dönemdeki giritliler kendilerine ne olarak adlandırdıklarını bilmiyoruz ancak arkeologlar, yunan mitolojisindeki efsanevi girit kralı olan Minos'u bu uygarlığa isim olarak seçmişler. Minoslular bir ada ülkesi olarak ticarette ve gemicilikte gelişmişlerdi. Minos'un kalbi knossos sarayı idi. Minos toplumu tanrıçalara inanıyorlardı ve dini ritüeller kadınlar tarafından gerçekleştiriliyordu bu sebeple bazı tarihçiler Minos uygarlığında kadınların daha baskın bir figür olduğunu düşünüyorlar. İlk zamanlar anadolu ile yüksek bir kültürel etkileşime maruz kalan Minoslular, sonrasında Mısırlılarla iyi ilişkiler geliştirmişlerdir bunun sonucu olarak kültürel olarak oldukça iyi ilerlemeler katetmişlerdir. Linear A denilen yazıyı icat etmişlerdir. Özellikle şarap satarak inanılmaz bir zenginliğe kavuşmuşlar ve adalara yayılıp ticaret kolonileri kurmuşlardır. Bu konudaki gelişmişliklerini ticaret ağlarının iberyaya kadar uzandığını söyleyerek ifade edebilirim. Minoslular en bilinen özellikleri saraylarıdır. Oldukça fazla saray yapmışlardır.

İngiliz arkeolog Arthur Evans 1900'lü yıllarda yaptığı kazılarda Minos uygarlığının Knossos sarayını keşfetti. Yaptığı çalışmalar sonucu Minos uygarlığından çok etkilendi ve şehirlerini yeniden kurmayı karar verdi. 1.dünya savaşında ülkeler birbirini yerken, Arthur Evans minos uygarlığını yeniden canlandırdı. Günümüzde gidip ziyaret edilebilir. Ancak 1975'te yapılan kazılarda Minos uygarlığının bilinmeyen bir kötü yanını ortaya çıkardı. Yapılan kazılarda insan sunakları bulundu. Dinsel bir ayin olan bu ritüel, insan kurbanları canlı bir şekilde kanı akıtılıp tanrıçlarına adamak üzere bir kovaya doldurularak gerçekleşiyordu. Doğadan oldukça çekinen Minoslular, bu kurbanları tanrıçalarını sakinleştirmek için yapıyorlardı fakat işin ilginç kısmı, büyük bir yanardağ patlaması sonucu olan yıkım, Minosluları güçten düşürmüş ve Mikenliler tarafından istila edilmesinin önünü açmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çin Tarihi - 6 ( Tang Hanedanı )

Tang Hanedanı (618-907) Tang Hanedanlığı, Han gibi Çin'in altın dönemlerinden biridir. Tang Hanedanı, Sui'lerin ve İmparator Wen'in bıraktığı miraslar ve kurumlar ışığında Çin tarihinin ikinci büyük emperyal gücü oldu. Tang Hanedanı devraldıkları kurumları daha da geliştirerek zirve noktasına ulaştırdı, Tang döneminde geliştirilen kurumların ve kültürel ilerlemelerin, hala günümüz Çin'inde etkisini gözlemlemek mümkündür. Tang Hanedanı ve Komşu Ülkeler Tang Hanedanlığının Yükselişi Uyguladığı politikalarla ülkeyi ekonomik iflasa sürükleyen Sui Hanedanının 2. İmparatoru Yang'ın suikasta uğramasının akabinde Sui Hanedanlığı parçalanma dönemine girdi. Her vilayette kendi hakimiyetini kurmaya çalışan askeri önderler ortaya çıktı. Bunlardan biri de Tang Dükü Li Yuan'dı. Başarılı bir komutan ve stratejist olan Li Yuan, başkenti ele geçirdi ve Sui Hanedanlığına son verdi. Tang Hanedanlığını kurarak Gaozu adını alarak imparator oldu. 621'de Çin'in doğusunu, 624...

Özgürlükten Metalaşmaya

Feminizm, modern çağın en etkili özgürlük hareketlerinden biri olarak tarihe geçti. Kadınların siyasal, hukuki ve ekonomik alanda erkeklerle eşit haklara sahip olmasını sağlama konusundaki katkıları inkâr edilemez. Özellikle bilim dünyasında, kadın bakış açısının sosyal bilimlere taşınması; iktisat, sosyoloji ve uluslararası ilişkiler gibi disiplinlerde egemen anlatıların yeniden değerlendirilmesini sağladı. Güvenlik, emek, değer, güç ve beden gibi kavramlar, bu sayede daha çok yönlü ve insani bir bakış açısıyla ele alınmaya başladı. Ancak zamanla, özellikle de kitleselleşmesiyle birlikte, feminist hareketin entelektüel iç tutarlılığı zayıflamış; tek yönlü varsayımlar ve kolaycı anlatılarla şekillenen bir ideolojik kalıba dönüşmüştür. Bu yazı, feminizmin tarihsel başarılarını reddetmeden; fakat onun eksik bıraktığı, görmezden geldiği ya da çelişkili şekilde konumlandırdığı noktaları sorgulamayı amaçlamaktadır. Feminist kuramın, toplumsal cinsiyet rollerinin sadece kültürel şartlanmalar...

Çin'in Küreselleşmesi ve Sonrası 1 - İleri Atılım

 Çin bilindiği üzere yıllarca komünizm ile yönetilmiş, bugün de dahil adı Çin Komünist Partisi olan tek partili bir rejim tarafından yönetilen bir ülkedir. Fakat parti aynı olsa bile Komünist Çin'in kurucusu olan Mao'nun ölümüyle birlikte, ülkenin çehresi 1978'den bu yana oldukça değişmiştir. Mao iç savaş sürecinde, ülkenin Japon işgaline karşı merkezi hükümetle birlikte işgale karşı direniş göstermiş olsa da merkezi hükümetin işgal sırasında zayıflamasından faydalanmış ve Sovyetlerin de desteğini alarak savaş sonrası 1949 yılında Tayvan dışında ülkeyi komünist bir rejim etrafında birleştirmeyi başarmıştır. Ancak Sovyetlerle birliktelik kalıcı olmamış, Mao müteakiben yeni Sovyet lideri Kruşçev'in emperyalistlere karşı yumuşak tavrından ve Sovyetlerin, Tibet işgalinde Çin'e destek vermemesinden dolayı Sovyetlere olan inancını kaybetmişti. Sovyet modelinden giderek uzaklaşarak kendi kafasındaki komünizmi uygulamaya geçirmeye çalıştı. Çin'in Tayvan üzerinde agresif...