Orta Çağ'da, bilhassa 4. ve 14.yy 'da Avrupa'da kilisenin mutlak bir gücü vardı. Papanın kralların üstünde otoritesi olduğu kabul ediliyordu fakat bu mutlak güç karşısında papalık makamı da yozlaşmıştı. Piskopozlar, Papa'nın etkisi altında atanırdı lakin bu atamalar her zaman liyakate göre olmazdı. Rüşvetçilik ve makam satma çok yaygındı. Bu nedenlerden dolayı kimi zaman papalığın yanlı atamasına ve kendi ülkesinde gücünü kendi elinde toplamak isteyen İngiltere'de ki II.Henry gibi krallar Papa ile karşı karşıya gelebiliyordu. Rüşvetçilik sadece makam atamalarında değil aynı zamanda papa seçilebilmen için de diğer konsüllere rüşvet vermen gerekiyordu bu sebeple önemli bir sermayeyi elinde tutan ve iyi bir patronaj ilişkileri yakalayan aileler, papalık makamında önemli bir söze sahipti. Bunlardan en meşhuru Medici ailesi toplam 3 tane papa çıkarmıştır. Papalık kurumunun yozlaştığını gösteren diğer bir etken ise şatafatlı yapılardır. İspanya'nın Güney Amerika'dan gasp ettiği zenginliklerle kurulan ve 120 yılda inşası tamamlanan Aziz Petrus Bazilikası bunun en önemli göstergelerinden biridir. Bu lüks tüketimin devamı için para lazımdı ve kilise bunun nasıl elde edileceğini iyi biliyordu. Genel olarak din satıyorlardı hatta din adı altında haraç topladıkları da oluyordu. Kiliseler ek gelir elde etmek için kutsal emanetleri sergiliyordu ancak bu kutsal emanetleri görebilmek için para ödemeniz lazımdı. Yapılan araştırmalardan sonra kutsal emanet olarak sergilenen eserlerin çoğunun da uydurma olduğu çıktı. Kilise ayrıca endüljans belgeleri ile para karşılığı günahlarının affonulacağını ve araf bölgesinde daha kısa beklemeyi (ibrahimi dinlerde cennete gidebilmek için araftan geçileceğine inanılır) vaad etmiştir. Bu yozlaşmışlık git gide daha da artmış ve bazı din adamlarını sistemi sorgulamaya itmiştir. Haçlı seferlerinin istenilen vaadleri gerçekleştirmemesi ve başarısız olması da bu sorgulamayı hızlandırmıştır.
Vatikan'da bulunan Aziz Petrus Bazilikası
Kilisenin azalan etkisi, kilisenin gücüne olan muhalefeti arttırmıştır. Gücünü kilise ile paylaşmak istemeyen hükümdarlar, muhalif kişileri desteklemiş ve onlara güvenlik hizmeti sunmuştur. Kilisenin aşırı siyasallaşmanın ve kurumun yozlaşması sonucu papalıkta büyük bölünme yaşanmıştır. Büyük bölünmeden sonra 2 farklı papa ortaya çıkmış, daha sonrası Pisa'dan da ayrı bir Papa çıkması bu bölünmeyi 3'e çıkartmıştır. 30-40 yıl süren bu ayrılığı bitirmek için 1414 yılında Konstanz Konsili toplanır. Bu konsile çağrılanlardan biri önemli bir reform isteklisi olan Jan Hus'tır. Jan Hus kendi dilinde vaazler veren bir din adamıdır. Kilisedeki yozlaşmışlığı, din adamlarının paraya doymazlığını ve dini konularda son karar merciinin İncil yerine Papa'nın olmasını yoğun bir şekilde eleştirmiştir. Kutsal Roma İmparatoru'ndan can güvenliği garantisi isteyip Konstanz Konsiline katılmıştır. Konstanz Konsili sonucu ortak bir Papa'da anlaşılmış ve büyük bölünme sona erdirilmiştir lakin İmparator'un can güvenliği garantisine rağmen görüşlerinden dolayı Jon Hus tutuklanmış ve engizisyon mahkemesinde yargılanmıştır. Görüşlerini reddetmediği için işkence görüp,1415 yılında da yakılarak öldürülmüştür ve külleri de Ren nehrine atılmıştır. Jon Hus'ın ölümü büyük bir ses getirmiş ve Bohemya'da Hussi hareketini canlandırmış, Hussiler ile Katoliklerin savaşmasına neden olmuştur. Jon Hus aynı zamanda Protestanlığın kurucusu Martin Luther'i de etkilemiştir.
Jan Hus (1372-1415)
Martin Luther Erfurt Üniversitesinde Hukuk okuyordu. Rivayete göre ailesine yaptığı dönüşün sonunda, yolda yıldırıma ve fırtınaya yakalandı. Bunun üzerine dua eden Martin Luther, eğer felaketten sağ salim kurtulursa yalnızca tanrı adına çalışacağına yemin eder. Sağ salim kurtulan Luther, hukuk okumayı bırakıp ilahiyat dersleri almaya başlar. Üniversite yıllarında Roma'ya yaptığı gezide din adamlarının ve kilisenin çürümüşlüğünü çıplak gözle gören Luther, kilisenin otoritesini sorgulamaya başladı. Üniversiteyi bitirip doktorasını tamamladıktan sonra, Wittenberg Üniversitesinde dersler vermeye başladı. Bu sıralarda kiliseyi ve onun endüljans uygulamalarını eleştiren 95 maddelik bir metin yazar ve bu metni herkesin görebileceği bir yere çiviler. Luther'i diğer reformculardan farklı olarak başarılı yapan en önemli unsurlardan biri şüphesiz ki matbaanın geliştirilmesidir. Matbaa sayesinde Luther, kendi fikirlerini başka din adamlarına göndermiş ve fikirler halk nazarında geniş bir etki bırakmayı başarmıştır. Bu olaylar zinciri sonucu endüljans belgeleri satışında ciddi bir düşüş yaşanmıştır. Sonrasında Papa, Luther'i aforoz etmiş ve dava açmıştır. Luther tutuklanıp engizisyon mahkemesinde yargılanmıştır. Reform yanlısı Saksonya dükü III.Fredirick'in himayesine giren Luther, kilisenin gazabından kaçacak yer bulmuştur. İncil'i Almancaya çeviren ve Almanca vaazler veren Luther, diğer reform yanlısı din adamlarına da örnek olmuştur. Luther'den etkilenen Kalvinizm'in kurucusu Jean Kalvin Fransa'da İncili Fransızcaya çevirmiş ve Fransızca vaazler vermiştir. Reform hareketi kilisenin etkisini kırmak isteyen hükümdarlarca da desteklenmiş ve hükümdarlara geniş bir manevra alanı tanımlamıştır. İngiltere kralı VIII.Henry ve İsveç kralı Gustav gibi hükümdarlar, isteklerinin kilise tarafından reddedilmesi üzerine, kendi ülkelerini kilisenin etkisinden çıkarmak üzere çaba göstermişlerdir. İyiden iyiye etkisini kaybeden Katolik Kilisesi, 30 yıl savaşlarının da kaybedilmesi ve Westfalya antlaşmasının imzalanması üzerine Kuzey Avrupa'nın tamamında etkisini kaybetmiştir. Büyük bir güç kaybeden Katolik Kilisesi bu olaylar sonucunda kendi içinde büyük bir reform yapmaya mecbur kalmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder