Dünyamızın temel sorularından biri olan birbirimizi anlamamayı, günümüzde üzerine daha da çok koyarak anlamayarak eşitliği savunur hale geldik. Medeni dünyamızda eşitliği savunmak tabii ki bir hak ancak eşitliği doğru yorumlamak gerekir. Eşitlik kelimesi bir şeyi aynı olarak düşünmeye itebilir ve bu sebepten dolayı kadınların ve erkeklerin doğal süreçlerinden gelen farklılığı göz ardı etme eğilimi taşıdığından mütevellit kullanmayı sevmiyorum çünkü bu şekilde yorumlanacağı zaman bırakın bir erkekle bir kadını, bir erkekle bir erkek bile eşit sayılamaz zira her insan özeldir ve kendine münhasır özellikler taşır. Bu yüzden "denklik" lafını daha çok seviyorum. Kadınlar ve erkekler, insan olmanın gereği olarak denktir ve kimsenin kimseye üstünlüğü kabul edilemez. Bu yazımda bu farklılıklara dikkat çekeceğim ve erkekler ve kadınların benim nazarımda modern dünyada günlük yaşantılarındaki en büyük problemlerinden bahsedeceğim.
Önce kadın ve erkek doğasından bahsetmek lazım. Daha önceki bir yazımızda ataerkilliğin oluşumundan bahsetmiştik. Yine değinmekte yarar var. İlk insanlar oldukça aciz canlılardı. Nesli tükenme tehlikesi altında yaşayan insanlar, zamanlarının çoğunu göç ederek geçiriyorlardı. İlk kadim ahite göre kadınlara çocuk bakma, erkeklere ise avcılık görevi biçilmişti. Emziren ve doğuran tarafın kadınlar olması müsebbibi ile, çocukların da ilk dönemlerini annesine muhtaç şekilde büyümesi, ilk kadim uzlaşma tarafından kadınlara çocuk bakma görevi verilmesine sebep oldu. Buna karşılık erkeklere ise av gibi daha fazla fiziksel gerektiren işler biçildi. Kadınların basit toplayıcılık dışında mağaralarda kalıp çocuk bakması var olan kaslarının da bir kısmını kaybetmesine neden oldu. Buna karşılık erkeklerin daha fiziksel işler yapması onları fiziksel olarak güçlendirmiştir. Erkekler avcılık yaparak; ortak organize olabilme, ortak strateji kurabilme ve pragmatik davranmayı öğrenmiştir. Vahşi doğada sürekli ölümle burun buruna gelmeleri onları daha vahşi ve korkusuz yapmıştır.
Ataerkilliğin oluşumu ve insan ilişkilerinin altyapısını anlamak için diğer bir konu ise kadınların seçici taraf olmasıdır. Kadınlar, vahşi doğada doğum ve emzirme gibi oldukça zaaf anlara sahiptiler. Bu sebeple kadınlar, kendilerini bu zaaf anlardan koruyabilmesi için güçlü bir erkeğe ihtiyacı duyuyordu. Kadınların yanlış erkekle beraber olması onun hayatını karartabilirdi. Erkek bir kadınla beraber olabilir ve arkasına bakmadan gidebilir; ancak hamilelik riski olduğundan dolayı kadında durum böyle değildir. Hamile bir kadını yanında koruyacak biri olmazsa vahşi doğada hayatta kalma şansı neredeyse sıfırdır. Bu sebeble kadınlarda sadakat çok önemlidir. Kadınların temel psilolojik güdüleri de bu çerçevede şekillenmiştir. Kadının ilişkideki önceliği, paylaşmak ve yakınlık hissetmektir. Buna karşılık erkeğin önceliği ise yetenekli, yeterli ve güçlü olduğunu hissetmesidir. Kadınların daha fazla ilgi istemesi, yalnızlığa tahammül edememe gibi davranışlarının altında yatan neden budur. Kadınlar hem doğum gibi zahmetli işi yapmaları, hemde doğru eş seçiminin kritik önemli olduğu bir ortamda zaruri olarak seçici taraf olmuşlardır buna mukabilen kendini ispatlayabilen, güçlü ve daha fazla et getirebilen erkekler seçilmişlerdir ve güçsüz erkekler elenmiştir. Erkeklerin kadınlara kıyasla 2 kat daha güçlü olması ve %10 daha uzun olmasının sebebi budur.
Erkeklerin bu dürtüyle sürekli korumacı şekilde hareket etmesi başka bir nedeni daha doğurmuştur. Erkeklerin bu koruma içgüsüne bağlı olarak hükmetme isteği, koruması gerektiği düşündüğü bir canlının sürekli hareket halinde olması ve kendisinden bağımsız hareket etme isteği, kendi işini zorlaştıracağını düşündüğü için erkeklere, kadınları yönetme ve sabit tutma fikri hoşlarına gitmiştir. Fakat ataerkilliğin oluşumu sadece güç üzerinden okunmamalıdır zira toplumlar genelde yaşlıların egemen olduğu gerontokratik bir yapı içerisindedir. Genç bir erkek, yaşlı bir erkekten fiziksel olarak daha kuvvetlidir fakat karar verici mercilerde egemen olan yaşlılardır. Ataerkillik gibi çok kompleks bir konu sadece tek bir bilim disipliniyle açıklanamaz ve bu sebebledir ki bilim insanlarının bu konuda belli bir mutabakatı yoktur ama ben kendimce en mantıklı gelen 2 hipotezi açıklamak istiyorum.
İlki yukarıda anlattığımız gibi erkeklerin avcılıktan gelen ortak hareket edebilme becerisi. Bu hipotez, erkeklerin kadınlara kıyasla daha kolay organize ve ortak hareket edebilmesinin, erkekleri toplumda daha önplana attığını savunur. İkincisi, temel gıda ve hayatta kalmanın önemli bir fiziksel kuvvete dayandığı dönemde, kadınlar hayatta kalabilme ihtimallerini artırabilmek için bir erkeğe ihtiyaç duymasından dolayı kadınların zamanla uysallaştığını ve erkeklerin otoritesini kabul ettiğini savunur. İnsanlığın ataerkilliği kabul etmesi anormal bir durum değildir. Memeli canlıların %90'nından fazlası bu özelliklere sahiptir. Evrimsel sürece baktığımız zaman ataerkilliğin belli bir bilinç doğrultusunda değil o dönemin şartlarına yanıt olarak hayatta kalma metodu olarak ortaya çıktığı gözlemlenebilir. Bu şartlar kaybolduğunda günümüzde olduğu gibi ataerkillikte aşınmaya uğramıştır.
Kadınlar
Kadınlar neden daha az para kazanıyor? Bunun tek bir cevabı olamayacağı için bazı perspektifler sunacağım. Erkeklere duygularını bastırarak yaşamayı öğretirler. Kadınlara ise küçüklükten itibaren anneliğin provası yaptırılarak yetiştirilir. Bu soruya Jacob Mincer ve Solomon Polachek gibi ekonomistlerin verdiği cevap; evdeki iş yükü dengesizliği nedeniyle evdeki iş yükünün ve onlara biçilen görev gereği kendilerini yetiştirmeye daha az vakit ayırdığı şeklindedir. Kadınlar sosyal yadırganmaya daha fazla maruz kalıyor ve diğer insanların dediklerine daha fazla dikkate alıyor. Erkekler, kadınlar kadar tahakkümde olmadığı için diğer insanlara daha az kulak asma eğilimindeler. Hatta bu sebeble kadınların daha fazla dedidoku yapmasının altında bu kaygınında olabileceği belirtiliyor. Erkeğe biçilen rol sürekli kendini aşmak, dik durmak, başarısız olmamakken; kadına biçilen rol bazen haddini bil olabiliyor. Hala toplum olarak kadının kamuda olmasına alışkın değiliz bu eski dürtülerden gelen çekinceler devam edebiliyor. Belki de bu durumların yansıması olarak, yapılan tercihlere baktığımız zaman kadınların yükselme ihtimali zayıf, risk oranı düşük kamuya mâl olmuş meslek dallarında daha yüksek bir tercih yaptığı görülüyor. Hemşirelik, öğretmenlik ve rehberlik gibi alanlarda kadınların bariz bir üstünlüğü vardır. Ancak ekonomi eşit bir şekilde dağılmaz. Dünyadaki paraların çoğu sayısal zeka ile ilişkilendirilmiş alanlarda dönmektedir ve bu alanlarda erkeklerin dominasyonu vardır. PISA verilerine göre erkekler sayısal derslerde daha başarılı iken kadınlar okuma becerilerinde erkeklerden daha başarılıdır. Dünyanın en zenginlerinin de mühendis çıkışlı olduğunu varsayarsak, mühendislikte erkeklerin oranı %90'dan fazladır. Diğer bir alan ise siyasettir. Yapılan anketlerde kadınların daha apolitik olduğu görülüyor. Strateji ve yönetme gibi oyunlarda kadınların daha ilgisiz davrandığını gözlemleyebiliyoruz ve haliyle siyasete katılım oranı da düşük kalıyor yine burada evrimsel süreci ve kültürü şerh olarak koymamız gerekir. Ruanda hariç dünyanın hiçbir yerinde mecliste kadınlar çoğunlukta değil. Dünyadaki en yüksek cinsiyet eşitliğine sahip ülkesi İzlanda'da bile kadın vekillerin oranı %26'dır. (veriler güncel değil yanılmıyorsam hatıratımdaki oran 2015 veya 2016'dan kalma) Ruanda'nın bu durumda olmasının spesifik bir nedeni vardır bu yüzden bu konuda bize pek bir şey sunamaz belki ancak başka bir yazımda Ruanda tarihini ve bu durumunu anlatabilirim. Bunlardan yola çıkılarak dünya yönetimindeki en önemli 2 şey olan para ve siyaset, erkeklerin elindedir ve bu konuda kadınların rekabet gücünün düşük olduğunu söyleyebiliriz. Erkeklerin yetişiği kültürden ve seçilim baskısından dolayı erkekler çok daha atılgandır. Erkeklerin kendilerini kanıtlama ve onaylatma iç güdüleri çok fazla olduğu için güç istenci daha fazladır. Erkekler, kendilerini sürekli kanıtlamaya ihtiyaç duyduğu için çok daha kolay risk alabiliyor. Trade şirketlerinde gözlemlenen bir sonuçta kadın traderlar ortalama kazanç bakımından erkek tradelerdan daha fazla para kazanmış lakin işe alınanların çoğu erkek. Bunun nedeni, en üst getirilerin çoğu erkekler tarafından yapılmış olması ama diğer bir yandan da en düşük getiriler de erkekler tarafından getirilmiş. Bu çalışmadan yola çıkarak kadınların daha sabırlı olduğunu (ortalama kazanç daha fazla), erkeklerin ise çok daha kolay risk alabildiği sonucunu çıkartabiliriz. Ancak son olarak şunu eklemekte fayda var. Erkeklerin güç peşinde koşması en atılgan kişilerin erkeklerden yola çıkmasına neden olsa da, genel olarak erkekleri mutsuz eden bir durumdur. Araştırmalara göre, kadınlar daha fazla strese ve depresyona maruz kalsa bile hayattan memnun olduğunu söyleyen kadınların oranı erkeklerden fazla. Bunun en büyük sebebi beklentilerle alakalıdır. Erkeklerin hayattan beklentileri (seçilebilmek için kendisini kanıtlamak istiyor) daha fazla olduğu için daha az stres ve kaygıya maruz kalsa bile daha mutsuz hissediyor. Bu pencereden baktığımız zaman atılganlığın iş hayatında pozitif, sosyal açıdan negatif etkileri olduğunu söyleyebiliriz.
Erkekler
Erkeklerin en büyük sıkıntısı modern dünya ile. Modern dünyamızın bizden beklentileri vardır ve bu beklentileri karşılama konusunda erkekler daha beceriksizdir. Mesela iletişim çok önemlidir. Kadınların empati ve iletişim becerileri erkeklerden üstündür. Erkekler duygusal taraflarını bastırdığı için şefkat ve merhamet duygusunu göstermekte zorlanır. Düzgün iletişim kurmayı beceremeyince de ortaya şiddete meyilli bir canlı çıkabilir. Erkeklerin vahşi doğaya maruz kalmaları onları daha da vahşileştirmiştir ve medeni dünyaya ayak uydurmak için yenmesi gereken bir özelliktir. Diğer bir beklenti ise tek bir eşine ömür boyu sadık kalmaktır. İnsanların çok eşli olduklarını savunmuyorum hatta sosyal açıdan kesinlikle tek eşli olduğumuzu düşünüyorum ancak erkek doğasında, genlerini olabildiğince fazla kadına aktarmak vardır. İlkel yaşantımızda bir erkek asla bir çocuğun kendinden olacağını bilemeyeceği için olabildiğince fazla kişiye genini aktararak her canlı gibi kendi neslini garantiye almak istemişir. Bu sebeble bir erkek kendini ehilleştiremediği sürece medeni dünyaya katkı sağlayamayacaktır. Bu anlattıklarıma göre kadınların yalnızlığa karşı daha dayanıksız ve daha az atılgan olduğunu erkeklerin ise medeni dünyaya daha uyumsuz olduğunu görebilirsiniz. Özetle kadınların modern dünyadaki en büyük uyumsuzluğu yalnızlığa karşı daha dayanıksız ve daha az atılgan olması iken, erkeklerin ise sosyal olarak medeni dünyaya uyumsuzluğudur.
Yorumlar
Yorum Gönder