Ana içeriğe atla

Önyargılarımız

Hiçbir insan yargı üretmeden duramaz. İnsanların neden bu kadar anlayışsız olduğunu düşünüp canınız sıkılmış olabilir. Doğrusu şu ki, bunun cevabı beynin evriminde yatmaktadır. İnsan beyni vücut ağırlığının %2'sini oluşturmasına karşın vücutta üretilen tüm enerjinin %20-25'ni tek başına tüketir. Bu kadar masraflı bir organ olduğu için evrimsel olarak enerji tasarrufuna göre evrimleşmiştir. Beynin yaptığı en iyi şey enerjiyi muhafaza etmektir bunu da bize gönderdiği önbilgilerle yapıyor. Biz bilmediğimiz bir konu hakkında düşünürken, beyin çok fazla enerji tüketmememiz için bize önden bilgiler gönderir ve biz bu bilgileri alıp anında önyargılara dönüştürürüz ve bu sebeple beyni kullanmaya pek ihtiyacımız kalmaz. Bunu günlük hayatımızda o kadar çok yapıyoruz ki, sosyal ilişkilerimizin temelini oluşturuyor. Günlük hayatta o kadar çok karar alıyoruz ki, bunların hemen hemen hepsini düşünmeden alıyoruz. En basidinden kime güvenip güvenmeyeceğimizi bile insanların tipinden, giyiminden veya davranışlarından çıkarmaya çalışırız. Yargılarımızı aynı zamanda bir güvenlik bariyeri olarakta düşünebiliriz. Beynin konfor alanı vardır ve kolay kolay bu konforu bozmak istemeyiz. İnsanların din değiştirmesi, gelenekleri reddetme veya davranışlarını değiştirme gibi şeyler her zaman beyin için bir risktir Çünkü beyin bilmediği şeyi tehdit olarak algılar, sen zaten güvenli olduğu kanıtlanmış ve hayatını buna göre şekillenmişken niye konfor alanını bozasın ki? Bu yüzden insan doğası gereği muhafazakar ve tutucudur. Objektif bakabilme ve eleştirel düşünceden noksan olan insanlar, o kadar da rasyonel canlılar değillerdir çünkü her yerde bilişsel yetenekleri beyin tarafından sınırlanmıştır. 

Merak etmek doğal bir reflekstir. Hayatta kalma şansını artırmak için gelişmiştir ama sorgulamak sonradan elde edilebilen bir beceridir. Sorgulamayı bilmeyen insan düşünmeyi de tam çözemez. İnsanların kendilerini zeki sanmasının tek sebebi yaşayan canlılar arasında en zeki canlı olmaları yani kıstasımızın hayvanlar olduğunu söylebiliriz. Diğer bir yandan, dünya üzerindeki en zeki canlının, kendi yaşadığı coğrafyayı göz göre göre yok etmesi ve dünyaya en çok zarar vermiş canlı olması, zekâ ile ne kadar uyuşuyor tartışılır kim bilir belki de dünya üzerinde zeki bir canlı yoktur. İnsanlar, kabileci bir gelenekten geliyor ve bu yüzden pek sorgulama ve özgür hareket etme eğilimleri yok ve otoriteye sıkı sıkı bağlılar. Başkalarının onlar yerine karar vermeleri hoşuna gidiyor. Günümüz insanlarının bile çoğu özgür zannettiği kadar aslında başkaların (toplum,kültür, inanç gibi) doğrularıyla yaşıyorlar. Bu nedenle hemen her insan davranış ve zihinsel olarak atalarına benzer. Hobbes'e göre bile devlet mekanizmanın kurulması buna bağlıdır. İnsanlar toplanıp kendi haklarını bir kaç kişilik zümreye devretmişlerdir. Bu her zaman insanlar için en kolayıdır ve evrimsel olarakta buna yatkınızdır. Şuanki medeni dünyamızda olan bireysel haklar, özgürlük, inanç ve fikir özgürlüğü gibi kavramlar bile rasyonelleşme çağının getirdiği insan işi icatlardır. Medeni olmak bir bakıma doğamızla verdiğimiz bir savaştır. İnsanlar olarak, çocukluğumuzdan beri neredeyse her şeyi hazır olarak aldığımız için, medeni dünyada doğduğumuz zaman medeni olma yoluna da girmiş oluyoruz takliden de olsa tabi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çin Tarihi - 6 ( Tang Hanedanı )

Tang Hanedanı (618-907) Tang Hanedanlığı, Han gibi Çin'in altın dönemlerinden biridir. Tang Hanedanı, Sui'lerin ve İmparator Wen'in bıraktığı miraslar ve kurumlar ışığında Çin tarihinin ikinci büyük emperyal gücü oldu. Tang Hanedanı devraldıkları kurumları daha da geliştirerek zirve noktasına ulaştırdı, Tang döneminde geliştirilen kurumların ve kültürel ilerlemelerin, hala günümüz Çin'inde etkisini gözlemlemek mümkündür. Tang Hanedanı ve Komşu Ülkeler Tang Hanedanlığının Yükselişi Uyguladığı politikalarla ülkeyi ekonomik iflasa sürükleyen Sui Hanedanının 2. İmparatoru Yang'ın suikasta uğramasının akabinde Sui Hanedanlığı parçalanma dönemine girdi. Her vilayette kendi hakimiyetini kurmaya çalışan askeri önderler ortaya çıktı. Bunlardan biri de Tang Dükü Li Yuan'dı. Başarılı bir komutan ve stratejist olan Li Yuan, başkenti ele geçirdi ve Sui Hanedanlığına son verdi. Tang Hanedanlığını kurarak Gaozu adını alarak imparator oldu. 621'de Çin'in doğusunu, 624...

Özgürlükten Metalaşmaya

Feminizm, modern çağın en etkili özgürlük hareketlerinden biri olarak tarihe geçti. Kadınların siyasal, hukuki ve ekonomik alanda erkeklerle eşit haklara sahip olmasını sağlama konusundaki katkıları inkâr edilemez. Özellikle bilim dünyasında, kadın bakış açısının sosyal bilimlere taşınması; iktisat, sosyoloji ve uluslararası ilişkiler gibi disiplinlerde egemen anlatıların yeniden değerlendirilmesini sağladı. Güvenlik, emek, değer, güç ve beden gibi kavramlar, bu sayede daha çok yönlü ve insani bir bakış açısıyla ele alınmaya başladı. Ancak zamanla, özellikle de kitleselleşmesiyle birlikte, feminist hareketin entelektüel iç tutarlılığı zayıflamış; tek yönlü varsayımlar ve kolaycı anlatılarla şekillenen bir ideolojik kalıba dönüşmüştür. Bu yazı, feminizmin tarihsel başarılarını reddetmeden; fakat onun eksik bıraktığı, görmezden geldiği ya da çelişkili şekilde konumlandırdığı noktaları sorgulamayı amaçlamaktadır. Feminist kuramın, toplumsal cinsiyet rollerinin sadece kültürel şartlanmalar...

Çin'in Küreselleşmesi ve Sonrası 1 - İleri Atılım

 Çin bilindiği üzere yıllarca komünizm ile yönetilmiş, bugün de dahil adı Çin Komünist Partisi olan tek partili bir rejim tarafından yönetilen bir ülkedir. Fakat parti aynı olsa bile Komünist Çin'in kurucusu olan Mao'nun ölümüyle birlikte, ülkenin çehresi 1978'den bu yana oldukça değişmiştir. Mao iç savaş sürecinde, ülkenin Japon işgaline karşı merkezi hükümetle birlikte işgale karşı direniş göstermiş olsa da merkezi hükümetin işgal sırasında zayıflamasından faydalanmış ve Sovyetlerin de desteğini alarak savaş sonrası 1949 yılında Tayvan dışında ülkeyi komünist bir rejim etrafında birleştirmeyi başarmıştır. Ancak Sovyetlerle birliktelik kalıcı olmamış, Mao müteakiben yeni Sovyet lideri Kruşçev'in emperyalistlere karşı yumuşak tavrından ve Sovyetlerin, Tibet işgalinde Çin'e destek vermemesinden dolayı Sovyetlere olan inancını kaybetmişti. Sovyet modelinden giderek uzaklaşarak kendi kafasındaki komünizmi uygulamaya geçirmeye çalıştı. Çin'in Tayvan üzerinde agresif...